Yazar: Beste DÖĞER – Medya ve Psikoloji
Dijital çağ, psikologlara geniş kitlelere ulaşma imkânı sunarken beraberinde önemli bir ikilem getirdi:
meslek onuru mu, marka kimliği mi? Sosyal medyanın sunduğu görünürlük, psikoloji biliminin
toplumla buluşması için eşsiz fırsatlar barındırıyor. Ancak aynı zamanda mesleki etik ile popüler
kültür arasında ince bir çizgi oluşuyor. Bu çizgi, kimi zaman profesyonellikten uzak paylaşımlarla,
kimi zaman da kişisel kimlik ile psikolog kimliğinin iç içe geçmesiyle bulanıklaşıyor.
Profesyonellik ve Popülerlik Arasındaki İnce Çizgi
Psikologların sosyal medyada artan görünürlüğü, bilgilendirici içeriklerle toplumu güçlendirebilir.
Ancak bu süreçte, takipçi sayısı, beğeni oranları ve popülerlik arzusunun mesleğin özündeki etik
değerlere baskın gelmesi ciddi riskler barındırır. Danışan öykülerinden parçalar paylaşmak,
anonimleştirilmiş olsa dahi gizlilik ihlali potansiyeli taşır. Öte yandan, bilimsel bilgi yerine hızlı
tüketim kültürüne uygun içerikler öne çıktığında, psikolojinin derinliği gölgelenir. Böyle bir durumda,
psikolog toplum gözünde bilimsel bir uzman olmaktan çok, sosyal medyanın sıradan bir influencer’ına
dönüşebilir. Bu durum, hem mesleğin ciddiyetini zedeleme riski taşır hem de psikolojiye duyulan
güveni olumsuz etkileyebilir
Psikolog Kimliği ve Kişisel Kimlik Arasındaki Çizgi
Dijital dünyanın getirdiği en büyük sorunlardan biri, psikolog kimliği ile kişisel kimlik arasındaki
sınırların bulanıklaşmasıdır. Bir psikoloğun kişisel yaşamını yoğun biçimde paylaşması, mesleki
otoriteye zarar verebilir. Samimiyet ile profesyonel mesafe arasındaki denge kaybolduğunda, toplum
gözünde psikoloğun ciddiyeti azalır. Özellikle de sosyal medyada üretilen içerikler, mesleğe yeni
başlayan genç psikologlar için yanlış rol modeller haline gelebilir. Böylece mesleğin geleceğinde etik
değerler esnetilmeye başlar.
Rol Model Sorumluluğu: Genç Psikologlara Etik Miras
Her psikolog, yalnızca danışanlarına karşı değil, mesleğin geleceğine karşı da sorumluluk taşır. Sosyal
medyada görünür olan psikologların davranışları, mesleğe yeni adım atan genç psikologlar için yol
gösterici olur. Eğer etik kurallardan uzaklaşılıyorsa, bu meslek adaylarının gözünde normalleşebilir ve
kuşaktan kuşağa aktarılan bir miras gibi meslek kültürüne yerleşebilir. Dolayısıyla sosyal medyada
etik sınırları korumak, yalnızca bireysel bir tercih değil, aynı zamanda mesleğin geleceğini
şekillendiren kritik bir adımdır. Psikolog, kendi davranışlarının genç meslektaşlar için bir “etik pusula”
olduğunu unutmamalıdır. Bu nedenle sosyal medyada görünür olan her psikolog, aslında yalnızca
kendi mesleki kimliğini değil, gelecek nesillerin etik anlayışını da şekillendirir.
Etik Sorumluluk mu, Popüler Kültür mü?
Dijital ortamda psikologlar, bilimsel bilgiyi geniş kitlelere ulaştırma gücüne sahiptir. Ancak bu gücün
cazibesi, popüler kültürün hızla tüketilen dinamikleriyle birleştiğinde tehlikeli bir hal alır. Trend
içeriklerle yüzeyselleştirilen psikoloji kavramları, bilimsel değeri gölgeleyebilir. İnsanlar, kısa
videolarla tüm sorunlarını çözebileceğini zannedebilir. Böylece psikoloji, toplumda bir “trend” gibi
tüketilmeye başlanır. Bu noktada psikoloğun rolü nettir: Bilimsel gerçekleri, popüler kültüre teslim
etmeden topluma doğru ve anlaşılır şekilde aktarmak. Burada kritik soru şudur: Psikoloji bilimi,
toplumda doğru anlaşılmak için mi sosyal medyayı kullanmalı, yoksa sosyal medya trendlerine uyum
sağlamak için mi bilimsel bilgisini dönüştürmeli?
Sonuç: Dijital Dünyada Psikolog Kimliğini Korumak
Dijital çağda psikologların görünürlüğü kaçınılmazdır. Ancak asıl mesele, bu görünürlüğün nasıl
yönetildiğidir. Profesyonellik ve popülerlik arasındaki çizgi, hem bireysel etik duruş hem de mesleğin
itibarı açısından hayati önem taşır. Psikolog, topluma ulaşırken bilimsellikten ödün vermemeli ve
kendi kimliği ile meslek kimliği arasındaki sınırı net biçimde çizebilmelidir.
Gerçek psikolog kimliği, beğenilerle değil, güvenilirlik ve etik duruşla inşa edilir. Meslek, bir marka
gibi pazarlanabilir bir vitrine dönüşmemeli; aksine bilimsel bilgi ve insanın kırılganlığına duyulan
saygıyla yürütülmelidir.
“Psikolog için asıl mesele görünür olmak değil, görünürlüğünü hangi değerlerle şekillendirdiğidir.”
Dijital çağın psikoloğu, yalnızca içerik üreticisi değil; aynı zamanda mesleğinin onurunu ve bilimin
ciddiyetini koruyan bir temsilci olmalıdır.





